26 Nisan 2013 Cuma

MAYMUN KAFATASI


     Darwinistlerin, sözde insanın evrimi için sayısız senaryoları vardır. Hiçbir bilimsel delile dayanmayan bu senaryolar, insanların kendilerini maymundan gelen tesadüfi varlıklar olarak görmeleri için kurgulanmış spekülasyonlardır. Darwinistlerin insanın hayali evriminde ara fosil olduğunu iddia ettikleri tüm fosillerin ya maymun türlerine ya da insan ırklarına ait oldukları ortaya çıkmıştır. Maymunların hep maymun olarak var olduğu, bir başka canlıya dönüşmedikleri bilimsel gerçektir. Bunu belgeleyen delillerden biri de resimde görülen 32 milyon yıllık maymun kafatasıdır. Fosil örneği, günümüz maymunlarıyla aynıdır. İnsana doğru değişme gösteren hiçbir iz bulunmamaktadır.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

HEMŞİRE KÖPEKBALIĞI


     Darwinistler tüm canlıların değişim geçirdikleri iddiasındadırlar. Milyonlarca yıl önceye dayanan fosil örnekleri işte bu nedenle çok önemlidir. Canlılar değişmemişlerdir. Tek bir yaşayan fosil bile bu gerçeği ispat ederken, yeryüzü sayısız yaşayan fosil örneği ile doludur. Evrim teorisini geçersiz kılan örneklerden bir tanesi de yaklaşık 95 milyon yıllık bu hemşire köpekbalığı'dır. Canlının şu anki kompleks yapısı ve anatomik özellikleri bundan 95 milyon yıl önce de aynı şekildedir. Fosilin detaylarından bu gerçek açıkça görülebilmektedir. Evrim teorisi, bu gerçek karşısında büyük bir çıkmazdadır.

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

PANDA KAFATASI


     Pandaların hep panda olarak var olduklarını gösteren bu fosil, canlıların evrimi iddialarını yalanlamaktadır. Bugüne kadar pandaların, sözde ortak atasını gösteren veya günümüzdeki hallerini alana kadar farklı ara aşamalardan geçtiklerini kanıtlayan bir tane bile fosil bulunmamıştır. Bulunan her fosil, yaşı kaç olursa olsun, günümüzdeki pandaların sahip oldukları özelliklerin aynısını taşımaktadır. Bu gerçek karşısında Darwinistler açıklamasız kalmaktadırlar.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

CIRCIR BÖCEĞİ


     Gryllidae (cırcır böceğigiller) familyasını oluşturan parlak siyah renkli, iri yuvarlak başlı, kısa kanatlı bu böcek türü, gündüzleri kendi kazdıkları çukurlarda saklanır. Erkeklerin ön kanatlarını birbirine sürterek çıkardıkları sesle tanınan bu canlılar, yaratıldıkları andan beri hiç bir değişim geçirmemişlerdir. 125 milyon yıllık cırcır böceği fosili bu gerçeği ortaya koymaktadır.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

MELANDRYIDAE


     Darwinistler bugüne kadar teorilerini destekleyecek bir tane dahi fosil ortaya koyamamışlardır. Bu nedenle ya bulunan fosiller üzerinde çarpıtmalar yapar ya da sahte fosiller üretirler. Bir yandan da teorilerini yıkan milyonlarca fosil örneğini özenle halktan saklarlar. Ancak artık gerçekler saklanamayacak durumdadır. Fosiller canlıların değişmediklerinin, yani evrim geçirmediklerinin en önemli delillerindendir. Bu delillerden biri de resimde görülen 100 milyon yaşındaki Böcek fosilidir.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

24 Nisan 2013 Çarşamba

İSTRİDYE


     İstiridye, denizlerde yaşayan bir grup kabuklu yumuşakçaya verilen genel bir isimdir. Solungaçları aracılığıyla sudan süzdükleri planktonlarla beslenirler. Yüksek oranda kalsiyum içeren kabukların fosilleşmesi ise genellikle kolay olur. Bilinen en eski istiridye fosilleri Ordovisyen dönemine (490-443 milyon yıl) aittir. Aradan geçen yaklaşık yarım milyar yıla rağmen istiridyelerin yapısında herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bundan 490 milyon yıl önce yaşamış olanlar da, 150 milyon yıl önce yaşamış olanlar da, günümüzde yaşayanlar da birbirlerinin tıpatıp aynısıdır. Bu da, canlıların ufak değişikliklerle aşamalı olarak meydana geldikleri iddiasında bulunan evrimi tamamen çürüten bir durumdur. Fosil kayıtları, canlıların evrim geçirmediğini, Yüce Allah tarafından yaratıldıklarını ortaya koymaktadır.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

BALARISI


     Bal arıları diğer bütün canlılar gibi kendi türlerine özgü davranışlara sahiptirler. Bu davranışlar da evrimciler açısından soru işaretleri ile doludur. Örneğin evrimciler bal arılarının petek yapımında kullandıkları akıl almaz hesapları evrim teorisinin hiçbir hayali mekanizması ile açıklayamamaktadırlar. Charles Darwin de arıların davranışlarını kendi teorisinin mekanizmaları ile açıklamakta zorlandığını itiraf etmiştir. Türlerin Kökeni adlı kitabında sorduğu bir soru ile Darwin, kurucusu olduğu teorinin bu canlılar konusunda içine düştüğü çelişkiyi şöyle vurgulamaktadır: "...İçgüdüler doğal seçmeyle kazanılabilir veya değişikliğe uğratılabilir mi? Arıyı, -büyük matematikçilerin buluşlarından çok önceden- petek gözlerini yapmaya yönelten içgüdü için ne diyeceğiz?" (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s.186)

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

MAZI YAPRAĞI


     Paleontologların yıllardır devam eden çalışmaları, Darwinistlerin karşısına hep aynı gerçeği çıkarmaktadır: Bilimsel bulgular evrim teorisini reddetmektedir. 45 milyon yıllık amber içindeki Mazı yaprağı fosili, evrimcilerin bitkilerin kökenine dair iddialarına meydan okumaktadır.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

BARAKUDA (ISKARMOZ)


     Iskarmoz balığı bütün sıcak ve ılık denizlerin sığ sularından 100 metre derinliğe kadar olan bölgede yaşayan bir balıktır. Sürü halinde dolaşırlar ve son derece yırtıcıdırlar, öyle ki köpek balıklarına bile hücum ederler. Balığın 110 milyon yıl önce Brezilya'da bulunan, Kretase dönemine ait fosili, canlının kafasının tam altında ve kuyruklarında olan küçük yüzgeçlerini, ince ve uzun kafa yapısını, uzun ince gövdesini çok net bir şekilde göstermektedir. Tüm bu detaylar ıskarmoz balığının aradan geçen 110 milyon yıla rağmen hiç değişmediğini, yani evrim geçirmediğini ispatlamaktadır.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

BALTA BALIĞI


     Gümüş renkli, baltayı andıran bu parlak ve küçük balıkların diğer birçok derin deniz balığı gibi, karınlarının alt kısmında ışık üreten organları vardır.  Bu balıklar, vücutlarının altında mavimsi ışık yayabilen 100 kadar ışık organına sahiptirler. Bu mükemmel yaratılışla milyonlarca yıldır denizlerde yaşayan balta balığı başka bir canlıdan türememiş, başka bir canlıya da dönüşmemiştir. Resimde gördüğünüz 37-23 milyon yıllık Oligosen dönemine ait balta balığı fosili Polonya'da bulunmuştur ve günümüzde yaşayan örneğiyle tamamen aynıdır.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

22 Nisan 2013 Pazartesi

TRILOBIT


     Kompleks Sistem Nedir?

Kambriyen canlılarında ortaya çıkan göz, duyarga, ayak, ağız, mide gibi organlar, aynı zamanda birer kompleks sistemdirler. Kompleks sistemi şöyle özetleyebiliriz:

Kompleks sistem, birbiriyle ilişki halinde olan çok sayıda küçük parçadan meydana gelir. Aynı zamanda bu sistem, çevresindeki yapılarla da sürekli olarak alışveriş içindedir. Kompleks sistemin işlev görebilmesi için tek bir parçanın çalışması yeterli değildir. Tüm parçalar bu uyumun ve karşılıklı ilişkinin gerektirdiği şekilde aynı anda, en kusursuz haliyle görevini yapmak zorundadır.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalar, Kambriyen dönemine ait tüm fosillerin, farklı özelliklerini ortaya çıkaracak niteliktedir. Bu canlıların kafaları, gövdeleri, çeşitli kompleks parçalardan oluşan sindirim sistemleri bulunmaktadır. Bazılarının bir düzine ayağı vardır. Bazılarının kabukları, bazılarının antenleri, bazılarının ise solungaçları bulunmaktadır. Kısacası, günümüz canlılarının sahip olduğu hemen her özellik, hatta daha da fazlası, tüm kompleks özellikleriyle,
Kambriyen dönemi denizlerinde varlık göstermiştir.

Kompleks yapıya "göz"ü örnek verebiliriz: Göz, pek çok alt parçadan meydana gelir. Bu parçaların her biri birbiriyle bağlantı halindedir. Gözün alt parçaları, görme işlevini tek başlarına yerine getirecek özelliklere sahip değildirler. Gözün görebilmesi için, tüm parçaların aynı anda, aynı kusursuz şekilde üstlendikleri görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir.

"Göz" örneği üzerinden tanıtmaya çalıştığımız komplekslik, yaşam formlarının tek bir hücresinde hatta hücrenin bir proteini kadar temel seviyesinde dahi kendini gösterir. Ve bu gerçek, Darwinizm'in "tesadüfe dayalı küçük değişimler" iddiasının önündeki en büyük engeldir. Çünkü bilindiği gibi rastlantısal etkiler daima yıkıcıdır.

Kompleks bir sisteme isabet eden herhangi bir rastlantısal mutasyon, onun tek bir parçasını bile bozulmaya uğratsa, sistem tam anlamıyla çökecektir. Dolayısıyla bu durum, gözün tüm sistemine etki edecek ve onu işlevsiz hale getirecektir.

Bir radyoya isabet eden aşırı akım onu bozar. Akıl sahibi hiç kimse bunun radyoyu bir televizyona dönüştürmesini beklemez. Bir radyodan çok daha kompleks yapıda olan bir göze isabet eden rastlantısal etki de, gözü kaçınılmaz olarak bozulmaya uğratacaktır.

Bu bölümde ele alınacak olan Kambriyen dönemi canlıları da kompleks yapılarıyla evrimin iddialarının geçersizliğini ortaya koymakta ve bu canlıların yaratıldıklarını bize göstermektedir.

Günümüzde yaşayan pek çok canlıdan çok daha kompleks yapılara sahip olan Kambriyen canlıları evrimcileri çaresiz bırakıyor

Evrim teorisinin iddialarına göre, Kambriyen dönemi, sergilediği biyolojik komplekslik seviyesi için fazlasıyla "erken" bir dönemdir. Çünkü Darwinist teorinin iddiası, canlıların sahip oldukları kompleks yapıları, uzun zaman dilimlerinde, kademeli olarak kazandıkları şeklindedir. Buna göre yaşam formları, hayali evrimsel tarihlerinin başında "ilkel" özelliklere sahip olmalı, kompleks özellikler ancak uzun bir evrim sürecinden sonra kazanılmış olmalıdır.

Oysa canlılığın tarihi, bunun tam tersi bir tablo ortaya koyar. İlk canlılar, günümüz canlılarıyla aynı beden yapısını; göz, duyarga, ayak, ağız, mide gibi kompleks organları paylaşmaktadırlar. Dolayısıyla "komplekslik", canlılığın tarihinde "geç" değil, "ilk anda" gelen bir özelliktir. İlk ortaya çıktıkları andan itibaren vardır. Kuşkusuz bu, Darwinistler adına büyük bir açmazdır. Marshall Kay ve Edwin H. Colbert isimli evrimci araştırmacılar, bu konunun Darwinistler açısından büyük bir açmaz olduğunu şu sözlerle ifade etmişlerdir:

Trilobitler gibi arthropodların kompleks formlarını da içeren ilk Kambriyen'de, çeşitli organizmaların başlangıcı şaşırtıcıdır... Eğer bu canlılar basit olsalardı, kayıtlarda fazla miktarlarda organizmanın belirmesi şaşırtıcı olmayacaktı. Neden bu tür kompleks organik formlar 600 milyon yıl önceki kayalarda bulunuyorlar ve sonra yok oluyorlar veya iki milyar yıl öncesine ait kayıtlarda farkına varılmıyorlar?... Eğer hayatın evrimi gerçekleştiyse, Kambriyen'den daha eski kayaların içinde olması gereken fosillerin yokluğu akıl karıştırıcıdır.11

Bu evrimci araştırmacıların "akıl karıştırıcı" kavramına sığınarak örtbas etmeye çalıştıkları gerçek şudur: Tüm bu kompleks organların, günümüzden yüz milyonlarca yıl önce, "bir anda" ortaya çıkması, Darwinizm'i başlı başına geçersiz kılmaktadır. Erken dönemlerde görülen kompleksliklerin, Darwinizm'e etkisinin neden böyle yıkıcı olduğunu göstermesi açısından, trilobiti ve onun sahip olduğu mükemmel gözü tanıtmak da faydalı olacaktır.

Devoniyen dönemine ait, 417 - 354 milyon yaşındaki bu trilobit fosili Fas'ta bulunmuştur. Fosildeki göz yapısı tüm detaylarıyla korunmuştur.

Londra Doğa Tarihi Müzesi paleontologlarından evrimci Richard Fortey, bazı trilobitlerin gözünde bulunan çok fazla sayıdaki merceklerle ilgili olarak şunları söyler:

Kalkıştığım en zor işlerden biri, bir trilobit gözündeki mercekleri saymaktı. Gözlerin farklı açılardan pek çok fotoğrafını çektim ve daha sonra her bir lensi görebilmek için fotoğrafları oldukça büyüttüm. İlk önce 'bir, iki üç...' diye saymaya başladım ve sonra bunu 100'ler, 200'ler takip etti. Ancak sorun şu ki, tek bir saniye başka bir yere baksanız veya öksürseniz, nerede olduğunuzu unutuyor ve saymaya tekrar baştan başlıyordunuz, 'bir, iki, üç...' Bir daha bir gözdeki merceklerin sayısını saymam gerektiğinde, en iyi aritmetik bilgimi kullanıp sayıyı sadece tahmin edeceğime dair kendi kendime söz verdikten hemen önce ulaştığım sayı üç binden daha fazla idi.12

Üç binden fazla mercek, üç binden fazla farklı görüntünün bu canlıya ulaşması anlamına gelmektedir. Bu da, 530 milyon yıl önce yaşayan bir canlının, göz ve beyin yapısının ne kadar muazzam bir kompleksliğe sahip olduğunu ve evrimle hiçbir şekilde meydana gelemeyecek kusursuz bir yapı sergilediğini açıkça göstermektedir. Bu durumu Harvard, Rochester ve Chicago Üniversitelerinden jeoloji profesörü David Raup şu şekilde açıklamıştır:

    Trilobitlerin gözü, ancak günümüzün iyi eğitim görmüş ve son derece yetenekli bir optik mühendisi tarafından geliştirilebilecek bir tasarıma sahipti.13

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)


11-  Marshall Kay ve Edwin H. Colbert, Stratigraphy and Life History, 1965, sayı 736, s.102-103
12- Richard Fortey, Trilobite, "Eyewitness to Evolution", Vintage Books, 2000, s. 98
13- David Raup, "Conflicts Between Darwin and Paleontology", Bulletin, Field Museum of Natural History, cilt 50, Ocak 1979, s. 24

TRIPS


     Saçak kanatlılar olarak da bilinen Thysanoptera takımına dahil olan bu eklembacaklılar, genelde kırmızı, siyah ya da sarımsı kahverengi renklidirler. Amber içinde fosilleşmiş tripsler, hiç bir değişim geçirmediklerini bize gösteren, ideal  bir ortamda saklanmışlardır. Resimdeki amberinde 100 milyon yıldır saklanmış trips fosili, diğer tüm canlılar gibi tripslerin de evrim geçirmediklerini kanıtlar.

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

BOZAYI KAFATASI


     Tıpkı 82 milyon yıllık aslan kafatası, 51 milyon yıllık kızıl kurt kafatası, 78 milyon yıllık benekli geyik kafatası, 90 milyon yıllık sırtlan kafatası ve daha bunlar gibi pek çok kafatası gibi resimde görülen 74 milyon yıllık bu bozayı kafatası da mükemmel şekli ve detaylarıyla kusursuz görünümdedir. Darwinizm"e göre milyonlarca yıl öncesine ait bu fosiller yarı gelişmiş olmalı, çeneleri farklı yerde, göz çukurları başka yerde bulunmalıdır. Burunları daha oluşmamış olmalı, beyni içine alan kafatası boşluğunda derin bozukluklar bulunmalıdır. Ama bu kafatasları mükemmel yapıda oldukları gibi, günümüz canlılarının anatomik özelliklerinin de aynısını barındırmaktadırlar. Aslında tek bir delil, yalnızca 74 milyon yıllık bu bozayı kafatası bile, evrimi çürütmeye yeterlidir.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

TOHUMLARIYLA BİRLİKTE AMERİKAN ÇINARI


     Darwinistler evrimi destekleyen bir bilimsel bulgu ortaya koyamamışlardır. Öte yandan bitkilerin kendilerine has özelliklerle, ayrı ayrı yaratıldıkları ve evrim geçirmediklerini gösteren sayısız bulgu vardır. Bunlardan biri de resimde görülen 37-23 milyon yıl yaşındaki tohumlarıyla birlikte fosilleşmiş bir Amerikan çınarı dalıdır. Günümüzdeki Amerikan çınarlarının tohumlarından hiçbir farkı olmayan bu fosil, evrimin geçersizliğinin ispatlarındandır.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

UÇAN BALIK


     Hakel"deki kireçtaşı fosil yataklarında bulunan bu uçan balık fosili, son derece iyi korunmuş örneklerden biridir. Balık, tüm dış hatlarıyla birlikte fosilleşmiştir. 12 cm uzunluğundaki balığın, yüzgeç açıklıkları ise, 2.6 cm"dir. Günümüzde yaşayan uçan balıklarla, milyonlarca yıl önce yaşamış olanlar arasında hiçbir fark yoktur. Bu farksızlık, canlıların evrim geçirmediğinin, yaratıldığının bir delilidir.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

21 Nisan 2013 Pazar

KUŞ TÜYÜ




     Bir kuşun karnındaki tüyle kanat ve kuyruk tüyleri üstün yaratılışı gereği birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri dümen ve fren görevini yerine getirir. Kanat tüyleri ise, kanat çırpma esnasında açılarak yüzeyi genişletecek ve kaldırma kuvvetini artıracak bir yapıdadır. Kuşun kanadını aşağı doğru çırpması sırasında, tüyler birbirlerine yakın duruma gelerek, aralarından hava sızması engellenir. Kanatların yukarıya doğru kalkışı esnasında ise tüyler iyice açılarak aralarından havanın geçmesine elverişli bir pozisyon alır. Kuşlar, uçabilme yeteneklerini koruyabilmek için belirli dönemlerde tüy döker. Yıpranmış ya da yırtılmış büyük tüyler, görevlerini tam olarak yerine getiremedikleri için hızla yenilenir. Bu örnek, çok ince detay içeren bir kuş tüyüdür. Bulunduğu yer olan Cereste Fransa"da genellikle böcekler, bazen de kuş tüyleri bulunur.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

ZIRHLI ISTAKOZ


     Palinuridae familyasına dahil olan resimdeki ıstakoz fosili, söz konusu canlıların 95 milyon yıldır aynı olduklarını ortaya koymaktadır. Canlıların milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalması "durağanlık" olarak ifade edilir ve bu durum evrimciler için ciddi bir sorundur. Fosil kayıtlarının evrim teorisini desteklemediğini sıkça ifade etmiş evrimcilerden biri olan Stephen Jay Gould, 1993 yılında, Natural History dergisindeki yazısında konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: "Birçok fosil türünün jeolojik yaşam süresi boyunca durağanlığı ya da hiçbir değişim geçirmeyişi, tüm paleontologlar tarafından sözle ifade edilmeksizin onaylanmıştır. Ancak asla üzerinde etraflıca çalışılmamıştır... Durağanlığın çok yaygın olması, fosil kayıtlarının utandırıcı bir özelliği haline geldi, ama yokluğun (ki bu evrimin yokluğudur) bir ilanı olarak göz ardı edilmiş olarak bırakıldı." (S. J. Gould, "Cordelia"s Dilemma", Natural History, Şubat, s. 10-18) Fosil kayıtlarındaki durağanlığın evrimciler tarafından "utandırıcı" olarak nitelendirilmesinin ise tek sebebi vardır: Canlıların hiçbir değişim geçirmemeleri, evrim teorisinin sonu demektir. Evrimin hiç yaşanmadığını gösteren bu bilgi, Yaratılış gerçeğini teyit etmektedir.

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

YUSUFÇUK


    Yusufçukların en önemli özelliklerinden biri, çok iyi bir manevra yeteneğine sahip olmalarıdır. Yusufçuğun uçuşu hangi hızda ve hangi yönde olursa olsun, aniden durup ters yönde uçmaya başlayabilir. Veya havada sabit durup avına saldırmak için uygun bir pozisyon bekleyebilir. Bu durumda iken olduğu yerde kıvrak bir dönüş yaparak avına yönelebilir. Çok kısa bir zamanda, böcekler için şaşırtıcı sayılabilecek bir hıza, saatte 40 km'ye ulaşır. (Olimpiyatlarda 100 m. koşan atletlerin hızı saatte 39 km kadardır.) Yusufçuğun kanatlarını mükkemmel şekilde kullanmasına imkan tanıyan uçuş mekanizmasının kademeli evrim modeli ile açıklanması ise mümkün değildir. Her şeyden önce kanat kavramı evrim için bir çıkmazdır.

  Elimizdeki en eski yusufçuk fosilleri ile bugün yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. Bu en eski fosillerden önce yaşamış hiçbir "yarım yusufçuk", "kanatları yeni yeni beliren yusufçuk" kalıntısı yoktur. Bu canlılar da, diğer türler gibi, bir anda ortaya çıkmış ve bugüne kadar değişmeden gelmiştir. Yani, Allah tarafından yaratılmış ve hiçbir "evrim" geçirmemiştir.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

ZELKOVA YAPRAĞI


     Evrimi en baştan bir dogma olarak kabul eden ve bitkileri, teoriye hiçbir destek oluşturmadıkları halde evrimsel bir senaryoya "zorlayarak uydurmaya" çalışan Darwinistler, fosil kayıtlarının teorilerinin karşısında olduğunu kabullenmek istemezler. Üstelik bu gerçeği kamuoyundan da özenle saklamaya çalışırlar. Bitkilerin fosil kayıtlarının, evrimci açıklamaların karşısında olduğunu gösteren delillerden biri ise resimdeki 50 milyon yıllık zelkova yaprağı fosilidir. 50 milyon yıl önce yaşamış zelkovalar ile günümüzde yaşamakta olanlar birbirlerinin tıpatıp aynısıdır ve tek başına bu bilgi bile evrim teorisini geçersiz kılmak için yeterlidir.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

TRAKONYA


     Tesadüfler, Darwinizm'in mucizeler meydana getiren sahte bir ilahıdır. Darwinistler, günümüz kompleks canlılarının milyonlarca yıl boyunca tesadüfler sonucunda, küçük değişimlerle meydana geldiğini iddia ederler. Oysa, tesadüfler hiçbir şeyi yaratamazlar, canlılarda mükemmel özellikler ve kompleks yapılar meydana getiremezler. Canlılar komplekstirler, çünkü; Allah onları o şekilde yaratmış, üstün sanatını onlarda tecelli ettirmiştir. Ve bu üstün sanat, 37-23 milyon yaşındaki bir Trakonya balığında da, onun bugün yaşayan örneklerinde de aynı şekilde tecelli etmektedir.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

19 Nisan 2013 Cuma

MANTİS KARİDESİ


     Darwin'in canlıların kökenine dair varsayımları hiçbir bilimsel bulgu ya da deneye dayanmıyordu. Ancak Darwin, dönemin materyalist biyologlarından aldığı destek ve teşviklerle, bu varsayımlarını bir teori haline getirdi. Bu teoriye göre canlılar sözde tek bir ilkel atadan geliyorlardı, ama çok uzun bir süreç içinde küçük küçük değişimlere uğramışlardı ve böylece farklılaşmışlardı.

     Darwin'in döneminde de, Darwin'den sonra geçen yaklaşık 150 yıl boyunca da bu varsayım somut bilimsel bulgularla kanıtlanamadı. Tam  tersine elde edilen tüm fosiller, canlıların kimi zaman on kimi zaman yüz milyonlarca yıl boyunca değişmediğini ortaya koydu. Teori bilim karşında resmen çöktü. Bu çöküşün delillerinden biri de resimdeki 95 milyon yıllık mantis ıstakozu fosilidir.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

YAYKUYRUK BÖCEĞİ


     Fosil kayıtlarındaki durağanlık, gerçekten de evrim savunucuları için en büyük problemi teşkil eder. Çünkü evrimciler, hayali evrim süreci için gereken kanıtları fosil kayıtlarında ararlar. Ancak fosil kayıtları, beklenen ara geçiş formları örneklerini vermemekte, dahası, milyonlarca yıl içinde değişim geçirdiği iddia edilen bir canlının aslında hiçbir evrim geçirmediğini gözler önüne sermektedir.

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

VİŞNE YAPRAĞI


      50 milyon yıllık fosil örnekleri elde edilmiş olan vişne yaprağı, tüm bu fosillerde aynı yapı ve özelliklerle görülmektedir. Bundan 50 milyon yıl önce yaşamış olanlar da, günümüzde yaşayanlar da birbirlerinin tıpatıp aynısıdır. Bu aynılık, canlıların kademeli değişimlerle birbirlerinden türedikleri iddiasında olan Darwinizm'i geçersiz kılmak için tek başına yeterlidir. Canlılar evrim geçirmemiş, yaratılmışlardır.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

YARASA BALIĞI (Platax)


     Bilimsel bulguları tarafsız olarak değerlendiren bilim adamları, Darwin'in iddialarının geçersiz olduğunu kolaylıkla görmektedir. Örneğin Darwin'in öne sürdüğü, tüm canlı türlerinin zaman içinde meydana gelen küçük kalıtsal değişikliklerle var olduğu iddiası bugüne kadar hiçbir bilimsel veriyle desteklenmemiştir. Elde, evrimcilerin hayal güçlerinin ürünü olan hikayeler ve ideolojik ısrarları dışında hiçbir şey yoktur. Ünlü İngiliz biyolog Brian Goodwin de, Darwinizm'in bilimsel olarak desteklenmeyen bir teori olduğunu şöyle ifade etmektedir:

     "Darwin'in, hayat ağacının zaman içinde küçük kalıtsal farklılıkların birikimi sonucunda oluştuğu varsayımlarının hiçbir desteği yok görünmektedir. Hayatın beliren özelliklerinden, yani balıklar ve amfibiyenler, solucanlar ve böcekler, atkuyrukları ve otlar gibi bir canlı grubunu diğerinden ayıran niteliklerden başka bir süreç sorumlu olmalıdır." (Phillip Johnson, The Wedge of Truth, Intevarsity Press, Illinois, 2000, s.72)

     Goodwin "Canlı gruplarının ortaya çıkışından başka bir süreç sorumlu olmalıdır" derken, aslında Yaratılış gerçeğine işaret etmekte, ancak bunu açıkça ifade etmekten kaçınmaktadır. Brian Goodwin'in açıkça söylemekten kaçındığı gerçek, akıl ve vicdan sahipleri tarafından hemen görülmektedir.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

CHAMIDAE


     Resimde 54-37 milyon yıllık Eosen dönemine ait Fransa'da bulunan Chamidae fosili görülmektedir. Paleontoloji bilimi milyonlarca yıl önce yaşayan canlılarla bugün yaşayan canlı örneklerinin hiçbir değişiklik geçirmediklerini bilim dünyasına ispat etmiştir. Yaratılışı ispat eden milyonlarca fosil artık bilim adamlarının evrim teorisini savunmalarını imkansız hale getirmiştir.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

17 Nisan 2013 Çarşamba

DENİZ LALESİ


     Resimde mükemmel şekilde korunmuş 300 milyon yıllık deniz lalesi görülmektedir. Canlı, tüm detaylarıyla analiz edilebilmekte ve günümüz deniz lalelerinden hiçbir farkı olmadığı kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Yüz milyonlarca yıl önce yaşamış bu canlının hiçbir değişime uğramamış olduğu gerçeği, evrim teorisini yerle bir edecek kadar önemli bir bilgidir. Evrimin geçersizliği, fosil kayıtlarının sunduğu kanıtlarla, her geçen gün daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

FUNDULUS


     Evrimciler, Darwin'in ortaya attığı teoriyle yaşamın ve canlı türlerinin nasıl ortaya çıktığı sorusunu cevapladığını iddia ederler. Nitekim materyalistlerin ve ateistlerin, evrim teorisini böyle körü körüne sahiplenmelerinin sebebi de budur. Evrim teorisiyle birlikte canlılığın oluşumuna Yaratılış dışında bir cevap bulunduğunu sanmaktadırlar. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Darwin'in iddiaları kendi yaşadığı dönemde de sonrasında da bilimsel hiçbir veriyle desteklenmemiştir. Tam tersine bilim, Darwin'in senaryosunun imkansız olduğunu ispatlamıştır. Kısaca, canlılığın oluşumunun Yaratılış dışında hiçbir bilimsel ve akılcı cevabı yoktur. Nitekim evrimci paleontolog George Simpson da Darwin'in teorisinin hiçbir soruyu cevaplayamadığını şu sözlerle itiraf etmektedir:

      "Darwin, kitabının (Türlerinin Kökeni) adıyla ifade edilen soruyu cevaplamaktan aciz kalmıştır." (Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystrey, s. 140)

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

FASULYE TANESİ


     Resimde görülen 50-44 milyon yıl yaşındaki fasulye tanesi fosili, bu canlıların evrim geçirmediklerinin önemli bir delilidir. Çünkü bu fosil milyonlarca yıl boyunca fasulye tanelerinin aynı kaldıklarını göstermektedir. Bu bulgu karşısında, canlıların uzun zamanlar içinde küçük değişiklikler geçirerek birbirlerinden türediklerini iddia eden evrim teorisi cevapsızdır.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

TİMSAH


     Timsahlar yaşayan fosil örneklerinden biridir. Bütün vücut yapıları eksiksiz bir biçimde aniden ortaya çıkmış ve yüz milyon yılı aşkın bir süredir (timsahların 140 milyon yıllık fosilleri bulunmaktadır) hiçbir değişim geçirmeden günümüze ulaşmışlardır. Resimdeki 100 milyon yıllık timsahla, günümüzdekiler arasında bir fark olmaması, bu gerçeği bir kez daha vurgulamaktadır.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

YOSUN BÖCEĞİ


     Resimde görülen amber içindeki yosun böceği fosili, Polonyadaki Baltık amberleri yataklarından elde edilmiştir. Yosun böcekleri, Collembola takımına dahildirler. Bu takıma dahil olan canlılar genel olarak 6 mmden küçüktürler, karın bölgelerine bağlı olan altı veya daha az ayakları vardır. Karınlarına bağlı ve düşman saldırısına uğradıklarında zıplayarak oradan uzaklaşmalarını sağlayan ek bir organları da bulunmaktadır. Günümüzde yaşayan yosun böceklerinin sahip olduğu bu özelliklerin hepsine 50 milyon yıl önce yaşamış olanlar da sahiptirler. Bu da, canlıların sürekli bir değişim içinde oldukları, aşama aşama gelişerek başka türlere dönüştükleri iddiasında olan evrimin gerçek dışı olduğunu ispatlamaktadır. Fosil kayıtları herhangi bir değişim ya da ara aşama göstermemekte, canlıların var oldukları ilk andan beri kusursuz mekanizmalara sahip olduklarını ve türleri devam ettiği müddetçe de asla değişmediklerini ortaya koymaktadır. Bu gerçeğin anlamı ise açıktır: Canlılar evrim geçirmemiş, yaratılmışlardır.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

16 Nisan 2013 Salı

MANTAR


     Resimdeki mantar fosili 100 milyon yıllıktır. Bu fosil, bundan 100 milyon yıl önce de, bu canlıların tüm fonksiyonları ve özellikleriyle eksiksiz olarak var olduklarını, o günden bu yana da hiçbir değişime uğramadıklarını göstermektedir. 18. yüzyılın ortalarından bu yana ortaya çıkarılan milyonlarca fosil örneği de istisnasız aynı şekilde evrim yaşanmadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki, ön yargılarından uzaklaşan paleontologlar, evrimden ve Darwinizm'den de uzaklaşmaktadır. Bu gerçek, Darwin'i Yeniden Keşfetmek isimli kitapta şöyle açıklanmaktadır:

     "Paleontologların evrimdem uzun süredir uzaklaşmalarında şaşılacak bir şey yoktur. Aksinin olacağı da görünmüyor... Biyoloji okurken bir patlama ile tüm canlıların aniden ortaya çıktığı görülür ve hiçbir fosil evrimin yaşandığını göstermez." (Darwin'i Yeniden Keşfetmek, s.95)

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

BEYAZ SİNEK


     Beyaz sinekler boyları nadiren 2 mm'yi aşan ve erginleri ilk bakışta küçük kelebekleri andıran böceklerdir. Aslında sinek olmadıkları halde, sineğe benzedikleri için bu şekilde adlandırılırlar. Bu canlı, özellikle turunçgil bahçelerine zarar vermesiyle tanınır. Bu küçük canlının 50 milyon yıl boyunca hiç bir özelliğini değiştirmeden günümüze gelmiş olması, asla evrim geçirmediğinin bir delilidir.

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

KURBAĞA


     Pelobatidae (Çamuradalan) familyasına dahil olan bu kurbağa cinsinin bir kısmı arka ayaklarıyla toprağı kazarak toprak içerisinde, bir kısmı da sulu ortamlarda yaşar. Darwinistler amfibiyenlerin sözde atasının balıklar olduğunu iddia ederler. Ancak bu iddialarını delillendirebilecek hiçbir bulguları yoktur. Tam tersine bilimsel bulgular, iki tür arasında çok büyük anatomik farklılıklar olduğunu ve birinin diğerinden türemiş olmasının imkansız olduğunu göstermektedir. Bu bilimsel bulgulardan biri de fosil kayıtlarıdır. Fosil bulgularına göre üç temel amfibiyen kategorisi de aniden ortaya çımıştır. Evrimci R. Carroll, Kurbağalar, caecilianlar ve semenderlerin en erken fosillerinin tümü Erken Jura döneminden Orta Jura dönemine kadar görülmektedir. Hepsi şu anda yaşayan torunlarının önemli özelliklerinden çoğunu taşımaktadır. demektedir. (Robert L. Carroll, Patterns and Processes of Vertebrate Evolution, Cambridge University Press, 1997, s. 292-93)

      Bu sözlerin anlamı açıktır; bu hayvanlar aniden ortaya çıkmışlar, yani yaratılmışlar ve ilk ortaya çıktıkları andan bu yana hiçbir evrime maruz kalmamışlardır.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

GİTAR BALIĞI


     Tesadüfler, Darwinizm'in mucizeler meydana getiren sahte bir ilahıdır. Darwinistler, günümüz kompleks canlılarının milyonlarca yıl boyunca tesadüfler sonucunda, küçük değişimlerle meydana geldiğini iddia ederler. Oysa, tesadüfler hiçbir şeyi yaratamazlar, canlılarda mükemmel özellikler ve kompleks yapılar meydana getiremezler. Canlılar komplekstirler, çünkü Allah onları o şekilde yaratmış, üstün sanatını onlarda tecelli ettirmiştir. Ve bu üstün sanat, 110 milyon yaşındaki bir gitar balığında da, onun bugün yaşayan örneklerinde de aynı şekilde tecelli etmektedir.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

DENİZ ATI


     Tüm dünya okullarında öğrencilere hiçbir zaman gerçekleşmemiş bir evrim masalı anlatılmaktadır. Evrim masalına göre canlılar milyonlarca yıllık bir süreç içerisinde birbirlerinden türemişlerdir. Oysa milyonlarca yıllık fosil kayıtları bu iddiaların hepsini çürütür. Fosil katmanları ile günümüzde yaşayan canlılar karşılaştırıldığında balıkların hep balık, sürüngenlerin hep sürüngen, kuşların hep kuş, maymunların maymun olarak kaldıkları çok net bir şekilde görülmektedir. Hatta canlılar kaya katmanlarında tüm detaylarıyla, kuyruk yapıları, kafa yapıları, yüzgeçleri ya da kanatlarıyla o kadar net görülmektedir ki, artık evrimcilerin evrim teorisini savunacak güçleri kalmamıştır.

     Syngnathidae familyasından Hippocampus cinsine ait olan denizatının da kendine has görüntüsü resimdeki 5-3 milyon yıllık fosilde çok net bir şekilde görülmektedir. Canlı aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen hiçbir değişikliğe uğramayarak Yaratılışı ispat etmektedir.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

14 Nisan 2013 Pazar

DENİZ YILDIZI


     Fosil kayıtları, deniz yıldızlarının sözde atası olan herhangi bir canlı ortaya koymamıştır. Zaman içerisinde deniz yıldızlarının başka canlılara dönüştüğünü de gösterememiştir. Bu durum tüm canlı türleri için geçerlidir. Darwinistlerin, canlıların birbirlerinden türediğini savunabilecekleri fosil delilleri yoktur. Omurgasız deniz canlılarının sözde evrimiyle ilgili anlatılanların sadece masaldan ibaret olduğunu, herhangi bir bilimsel delile dayanmadığını evrimci Stephen Jay Gould şöyle itiraf etmektedir: "Omurgasız deniz canlıları arasında, zaman içinde belirgin bir sıra ve gelişim mevcut değildir. Bazı grupların gelişmeleri üzerine birtakım masallar anlatabiliyoruz..." (Stephen Jay Gould, "Ediacaran Deneyi", Natural History, s.22)

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

AT KAFATASI


     Darwinistlerin yıllardır en büyük propaganda malzemesi olarak kullandıkları ve halen kullanmaya devam ettikleri atın evrimi senaryosunu çürüten bir delil daha gözler önüne serilmektedir. 2,8 milyon yıllık at kafatası fosili, günümüz atlarının tamamen aynısıdır. Bu yönüyle, halen doğa tarihi müzelerinde sergilenmekte olan sahte atın evrimi şemalarının bilimsel değeri olmadığını göstermektedir. Bu bilimsel gerçek karşısında Darwinistlerin kitaplarına temsili resimler koymaları, rekonstrüksiyonlarla bu hayali evrimi kendilerince canlandırmaya çalışmaları ve doğa tarih müzelerinde sahte geçiş şemaları sergilemelerinin anlamı yoktur. Çünkü atın evrimi senaryosu, kesin delillerle çürümüş durumdadır.

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

BALARISI


     Mikroskop çekimlerinde en küçük detayına kadar görülebilen bu 50 milyon yaşındaki arı fosili, günümüzde yaşayan örnekleriyle aynı mükemmel özelliklere sahiptir. Harika petek gözleri amber içinde çok detaylı ve eksiksiz olarak muhafaza edilmiştir.

     Arıların çok özel bir göz yapıları vardır. Arı gözlerinde "ommatidia" adı verilen, 6.900'er adet birbirinden ayrı görme işlemi yapan bölüm vardır. Bu bölümlerin her biri kendi başına bir göz gibi hareket eder. Bunlar bir kutudaki kamışlar gibi biraraya toplanmışlardır. Ayrıca her biri dışta küçük konveks ve şeffaf bir lensle biter. (Mark L. Winston, The Biology of the Honey Bee, Harvard Unv. Press, 1991, s.1)  Bu lensler de gözün cam gibi elips biçimindeki dış kabuğunu oluştururlar. Arı gözünün insan gözüne göre iki üstünlüğü vardır. Bunlar, ultraviyole ışınlarını görme ve ışığın polarizasyonunu ayrıştırmadır.  Milyonlarca yıldır değişmeyen muhteşem gözlere sahip arılar evrimi yalanlamaktadır. (Encyc. Americana, 1993, USA, Vol.3, Int. Headquartes, Danbury Connecticut, s.439)

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

ÇOBANPÜSKÜLÜ YAPRAĞI


     Darwinist diktaya göre Darwinizm'i reddetmek adeta bir suçtur. Darwinizm'in batıl bir din olarak benimsendiği ve benimsetilmeye çalışıldığı ülkelerde bu, adeta vatana ihanet gibi görülmektedir. Hiç kimse, bilimsel delillerin teoriyi geçersiz kıldığını, teorinin artık hiçbir geçerliliğinin kalmadığını açık açık söyleyemez hale gelmiştir. Darwinizm'i tartışmasız bir gerçek gibi kabul etmek adeta bir şarttır. Matematik profesörü Wolfgang Smith bir evrimci olarak bu durumu şu şekilde açıklamıştır:

     Bizlere dogmatik olarak evrimin kabul edilmiş bir gerçek olduğu söyleniyor. Ama bunu kimin, hangi yollarla kabul ettiği hiçbir zaman söylenmiyor. Bizlere sıklıkla bu doktrinin kanıt üzerine kurulu olduğu söylenmekte ve bu kanıtın da "bundan sonra yapılacak olan tüm doğrulamaların üzerinde olduğu ve aynı şekilde deneylerle elde edilen sonraki tüm yalanlamalardan muaf olduğu" belirtilmektedir. Ancak bizler, bu kanıtın tam olarak nerede olduğu gibi önemli bir soru karşısında tamamen karanlıkta bırakılmaktayız. (Wolfgang Smith, Teilhardism and the New Religion, A Thorough Analysis of the Teachings of Pierre Teilhard de Chardin, Rockford IL, Tan Books and Publishers, Inc. 1988, s. - 8 Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 221)

     Wolfgang Smith'in ifade ettiği gibi evrimi destekleyen hiçbir kanıt yoktur, ancak resimde görülen fosil gibi yüz milyonlarca fosil Yaratılışın apaçık bir gerçek olduğunu gözler önüne sermektedir.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

BALON BALIĞI


     Yaklaşık 150 yıldır yapılan kazı çalışmalarında elde edilen tüm balon balığı fosilleri, günümüzde yaşayan balon balıklarıyla her yönden aynıdır. Eğer evrimcilerin iddiaları doğru olsaydı, yarı gelişmiş, pek çok canlı fosilinin de bulunması gerekirdi. Ama böyle bir fosil hiç bulunamamıştır, çünkü böyle ara bir canlı hiç yaşamamıştır. Resimdeki 95 milyon yıllık fosil de, balon balıklarının hep balon balığı olarak var olduğunun delilidir.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

13 Nisan 2013 Cumartesi

TAZMANYA CANAVARI KAFATASI


     Dinozorların Sessiz Gecesi kitabının yazarı, evrimci Hoimar Von Ditfurth şöyle söylemektedir: "Geri dönüp baktığımızda, neredeyse ıstırapla aranan o geçiş biçimlerini bir türlü bulamamış olmamıza şaşırmamamız gerektiğini anlıyoruz. Çünkü büyük olasılıkla böyle bir ara aşama hiç var olmadı." (Wasserstoff, “Secret Night of the Dinosaurs”, Vol. 2 s. 22-23). Von Ditfurth, evrimcilerin içinde bulunduğu durumu kendince kurtarmaya çalışarak, her ne kadar "büyük olasılıkla" diye ifade etmiş olsa da, ara aşama diye bir sürecin hiç yaşanmamış olduğu net bir gerçektir. Canlılık tarihi, aşama aşama oluşan varlıkların değil, tarihin her döneminde tüm yapı ve uzuvlarıyla eksiksiz olarak bir anda ortaya çıkan ve varlığını devam ettiren canlıların izleriyle doludur. Bu izlerden biri de, resimdeki 31 milyon yıllık tazmanya canavarı kafatasıdır.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

FRENK ÜZÜMÜ YAPRAĞI


     Yapılan kazılar neticesinde yeryüzünün hiçbir yerinde yarım gelişmiş, farklı iki türün özelliklerini taşıyan herhangi bir fosil örneğine rastlanmamıştır. Ve bu durum evrim teorisinin en büyük açmazıdır. Nitekim teorinin kurucusu Charles Darwin de bu gerçeğin farkındaydı ve teorisinin ne kadar çürük bir temel üzerine inşa edildiğini biliyordu.

Darwin'in bu konudaki bir itirafı şöyledir:

"Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz? Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır." (Charles Darwin, The Origin of Species, 1 b., s. 172, 280)

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

NAUTILUS


     Fosillere baktığımızda, bundan yüz milyonlarca yıl önce yaşamış canlılarla, bugünkü örnekleri arasında hiçbir fark olmadığını görürüz. Bu canlılardan biri de nautiluslardır. Nautiluslar var oldukları andan beri hep aynıdırlar. Resimdeki 113–97 milyon yaşındaki nautilus fosili de bu gerçeği göstermektedir.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

ÇEKİRGE


     Fosil kayıtlarında yer alan tüm çekirge örnekleri, günümüzde yaşayanlarla aynıdır. Bundan 25 milyon yıl önceki çekirgelerle günümüzdekilerin birbirlerinden farksız olması, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını göstermektedir.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

CRINOID (DENİZ LALESİ)


     Resimde mükemmel şekilde korunmuş 95 milyon yıllık deniz lalesi görülmektedir. Canlı, tüm detaylarıyla analiz edilebilmekte ve günümüz deniz lalelerinden hiçbir farkı olmadığı kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Yüz milyonlarca yıl önce yaşamış bu canlının hiçbir değişime uğramamış olduğu gerçeği, evrim teorisini yerle bir edecek kadar önemli bir bilgidir. Evrimin geçersizliği, fosil kayıtlarının sunduğu kanıtlarla, her geçen gün daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)

12 Nisan 2013 Cuma

ANTİLOP KAFATASI


     Sayfalar boyunca yer alan on milyonlarca yıldır değişmemiş canlı türlerinin sayısı, bu kitapta gördüklerinizden çok daha fazladır. Eğer evrim doğru olsaydı, sayısız türün değiştiğini gösterecek milyarlarca ara form bulunması gerekirdi. Fosil kayıtlarında tüm özellikleriyle tam canlılar yerine, yarı gelişmiş henüz günümüzdeki halini almamış varlıkların izlerini görmemiz gerekirdi. Ne var ki bu ana kadar Darwinistler tek bir tane bile ara form örneği gösterememektedirler. Öte yandan, günümüz canlılarının hiç değişmeden milyonlarca yıl boyunca varlıklarını devam ettirdiklerini gösteren fosiller ise milyonlarcadır ve kitaplarda, sergilerde insanlara Yaratılışın delili olarak gösterilmektedir.

     Darwinistlerin bu delilsizliklerine karşı Yaratılış gerçeğinin delilleri sürekli olarak artmaktadır. Bunun örneklerinden bir tanesi de resimde görülen 43 milyon yıllık antilop kafatasıdır.

     Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

AT KUYRUĞU


     Bitkilerin kökeni konusunda evrim teorisinin çaresizliği çoğu zaman evrimciler tarafından da itiraf edilmektedir. Örneğin Cambridge Üniversitesi, Botanik bölümü profesörlerinden Edred Corner, fosillerin bitkilerin sözde evrimini değil, Yaratılış gerçeğini desteklediğini şöyle ifade etmektedir:

     "... Hala ön yargısız olursak şöyle düşünüyorum: Bitkilerin fosil kayıtları özel Yaratılış'ın lehinde görünüyor. Bir orkidenin, bir su mercimeğinin ve bir palmiyenin aynı atadan gelmiş olmalarını aklınız alıyor mu? Üstelik bu tahmin için herhangi bir kanıtımız yokken..." (Dr. Edred Corner, Sürekli Botanik Düşüncede Evrim, Chicago: Quadrangle Books,1961, s.9)

    Edred Corner'ın da belirttiği gibi fosil bulguları bitkilerin hayali bir ortak atadan türemediklerini, sahip oldukları özelliklerle birlikte yoktan var edildiklerini yani yaratıldıklarını göstermektedir. Bu gerçeği gösteren fosillerden biri de resimde görülen 248-206 milyon yaşındaki at kuyruğu fosilidir. Yüz milyonlarca yıldır aynı kalan at kuyruğu, evrim teorisinin asılsızlığını vurgulamaktadır

     Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mü'min Suresi / 68)

TURNA BALIĞI


      Bu canlının Almanya'da bulunan 50 milyon yıllık fosiliyle günümüzde yaşayan örneği karşılaştırıldığında özel görünümlü çenesinden, kemik ve kuyruk yapısına kadar hiçbir değişikliğe uğramadığı çok net bir şekilde görülmektedir. Turna balıkları, evrimin geçersizliğini gözler önüne seren sayısız canlıdan biridir.

     Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
 (Yasin Suresi / 82)

DENİZ LALESİ SAPI


     Yandaki resimde, 150 milyon yaşında bir deniz lalesi sapının fosili görülmektedir. Günümüzde yaşayan deniz lalelerinin görünümleri ve yapılarıyla, 150 milyon yıl önce yaşamış olanlarınki aynıdır. Söz konusu fosil, Yaratılış gerçeğini bir kez daha vurgulamaktadır.

     Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi / 40)

BOSTAN SİNEĞİ


     Fosil kayıtları evrimciler açısından son derece önemlidir, çünkü evrimin yaşanıp yaşanmadığının en net ve kolay anlaşılabileceği veriler ortaya koyar. Bu nedenledir ki Fransız zoolog Pierre Grasse şöyle der: "Natüralistler evrim sürecinin sadece fosil formlarıyla ortaya çıkarıldığını unutmamalıdırlar. Bu sebeple paleontoloji bilgisi ön koşuldur, sadece paleontoloji onlar için evrime kanıt sağlayabilir." (Pierre Grasse, Evolution of Living Organisms, New York: Academic Press, 1977, s. 297) Ancak paleontologların 150 yıldır yaptıkları çalışmalar, evrimcileri çok büyük hayal kırıklığına uğratmıştır. Geçmişin izleri olan fosiller, evrimcilerin iddialarını destekleyebilecek hiçbir bulgu sunmamıştır. Elde edilen tüm fosiller istisnasız olarak aynı gerçeği söylemektedir: "Canlılar kör tesadüflerin değil, üstün akıl sahibi Rabbimiz"in eseridir."

     Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi / 117)